30 Kasım 2010 Salı

Anti-kahraman

Kendimi bildim bileli sempatizanıyım bu tiplerin. Hani bir nevi topluma uyumsuz, ama kendi içinde sonsuz bir uyum içinde olan, burnunun dikine giderken etraftaki teyze-amca-mahallenin muhtarı kesiminin hayli yaygara kopartmasına neden olan, bunu yaparken de klasik kahramanlara inat kıs kıs gülen "sevimsiz karizmatik"ler bunlar..

Mesela, American History X sahnesinde elleri boynunun arkasında kavuşturulmuş, pis pis sırıtan bir Edward Norton, son Batman filminde Batman'in kendisinden çok daha "ağır abi" hali ve inanılmaz performansı ile Joker'i yeniden tanımlayan merhum Heath Ledger, "bu memlekette her hastaneye bi Dr. House lazım" diye düşündürten bir Hugh Laurie.. Bu sonuncusuna fazlasıyla zaafım ve hatta son bir senedir bağımlılığım var ;)

Seviyorum kardeşim bu adamları; kendileri olma cesaretine sahipler. Bu çok güç, çünkü bu adamlar özgün, nevi şahsına münhasır.. Ve özgün olmak, diğerleri açısından korkutucu olur çoğu zaman. Aslında insanları samimi olmak kadar şaşırtan (ve ne yazık ki korkutan) hiçbirşey yok, değil mi?

3 yorum:

  1. ;) Biryandan bozuk diliyle sinirimi zıplatan, diğer yandan kafasının işleyişi ve gözlem yeteneğini şapka çıkararak izlediğim blog'un sahibi Anti-Kahraman'ı unutmamak lazım, haklısın! Ben seni gülerek, şaşırarak ve hak vererek izliyorum da, senin beni izlediğini bilmiyordum yahu.. Haydi bakalım..

    YanıtlaSil
  2. denk geldi dicem ama kabalık olsun istemiyorum :( enaaaa napcam şimdi ben :D

    YanıtlaSil