4 Kasım 2010 Perşembe

Çocukluğun müzesi


Avustralya'daki evi kapattık, maceralar denizi bizi bekliyor. Bir uyum ve adaptasyon süreci var tabii öncesinde, Türkiye ve Almanya'daki ana-baba ocağında "misafir"iz bu sürede.. Geçen haftanın tamamını Almanya'da "mama-ocağı"nda geçirdik. Alabildiğine şımartıldık; yatağa kahvaltılar, organik çilek reçelleri, elma seviyorum diye 5 çeşit elma.. Yine de, kazık kadar "Mr. & Mrs." olunca, eve dönmek biraz garip kaçıyor.

Kocaman-kocamın çocukluk odasına yerleştik; tam bir "erkek-çocuk" odası, benim için müze gibi bir dünya! Etrafa serpiştirilmiş ve hatta tavandan sarkan Lego'dan uzay gemileri, Lego'dan titanik, Lego'dan binlerce mimari yaratık.. Ha bir de kitaplık dolusu çocukluk kitapları; bir sürü bilimkurgu roman arasında küçük prens'in almancası (favorim!), birkaç kumandalı araba, bir kamyon ve bir at?!? Sonra ergenlikten izler; çizim defterleri, genç tasarım ödülleri, lise yıllığı.. Sonra üniversite yıllarının paylaşılan öğrenci evlerinden mama-evine getirilip dolaplara tıkılmış seyahat kitapları, haritalar, bir sürü elektronik ıvır zıvır, boş bir tekila şişesi.. Bir de yakın tarihe ait, son 7 senede değiştirdiğimiz mektuplar, 20 küsür ülkeye ait ufak turistik hatırlatmalar (en tuhafı da iran'dan alınmış ve üzerinde patates resimleri bulunan bir nevi organik şekerleme - içi yenmiş, dışı duruyor) ve odanın yarısından fazlasını kapsayan bilgisayar sistemleri ve aparatları. En komiği de, odada "yaşayan tarih" misali 80lere ait bir Beta Video, 90'lara ait bir VHS video ve 2000'lere ait bir DVDplayer'ın üst üste duruyor olması. Tam bir zamanda yolculuk hissi! Çok keyifli!

Türkiye'ye dönünce, aynı deneyimin bir başka (pembe) versiyonunu yaşayacağız. Benim çocukluk odamda da birsürü peluş hayvancık, tavandan tabana kitaplar (küçük prens'in türkçesi dahil), seyahat dergileri ve haritalar, yazın notları ve defterlerim, olmazsa olmaz lise yıllığı.. Üniversite yıllarından birsürü nörpsikoloji, terapi ve istatistik kitabı, boş bir şarap şişesi.. Tabii ki mektuplar, şekerlemeler.. Teknolojiye dair bir iki detay ama kız-odası detaylarıyla bezenmiş: kesinlikle uzaktan kumanda yok! Bunun dışında, ürkütücü bir benzerlik!

Bir süre aile yanına dönmek çok acaip; evin var ama evsizsin yine de.. Yani bolca şımartılıyorsun, önüne gurme anne mutfağı seriliyor, odan sıcacık, battaniyen yumuşacık, anne evinin sabunsu kokusu her daim burnunda ama.. Yine de bir yabancısın. Eve adımını attığın anda, sanki ayrıldığın 18 yaşına geri dönüyorsun. Herkes için tuhaf bir durum.. 3 hafta bu şekildeyiz..

Ananemin dediği gibi, herkes kendi evinde rahat etsin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder