11 Eylül 2010 Cumartesi

Nasıl boya-badana ustası oldum..


Yurtdışında boya-badana işleri mali açıdan baya külfetli olduğu için, herkes kendi evinin duvarlarını kendi boyuyor. Bu haftasonu biz de yeni taşınan arkadaşlarımızın evinde imece usulü boya-badana kampındayız. Vasıflarıma vasıf katıp(!) part-time duvar ustası oldum, sadece boya badana değil, çivi boşluklarını falan da alçıyla dolduruyorum. İlk 30dk'lık acemilik döneminden sonra resmen ivme kazandım, "dayı, elimden her iş gelir" kıvamına geldim. Tabii..

Biz boğaz tokluğuna çalışıyoruz dayı.. Melting Moments (erime noktaları) diye kremalı bir bisküvi var, hakikaten insanın ağzında erirken, psikolojik bir "erime" de yaşatıyor. Öğlene dek kahve, 12-5 arası bira, 5'yen sonra cin-tonik. Valla duvarlar dalga dalga olmuş, çaktırmadık.. Fırçayı tutmayı bilmiyoruz ki, her işin bir püf noktası var. Karate kid'de çocuk nasıl öğreniyordu fırça kullanmayı, onu hatırlamak, uygulamak lazım. Aşağı-yukarı-aşağı-yukarı; bizim gibi, aşağı-yukarı-sağa-sola ve çapraz katlar değil. İkinci kat boyada öğrenicez bunu. Tabii..

Baya amele olduk, şarkı söyleye söyleye çalışıyoruz. Evin tavanları yüksek, arya falan söylemeye müsait. Nerdeyse banyodaki kadar iyi performans alınıyor. Bohemian Rhapsody'de biraz zorlandık. Tabii.. Şarkılar bitti, sırayla ülke marşlarımızı söyledik. Alman marşına gelince, komşular "mahalleyi neo-naziler bastı" sanmasın diye sustuk. Politik doğruculuk heryerde. Tabii..

Manu beyaz deri koltuklar almış. Bunların ayak uzatma puflarına ingilizcede "ottoman" (osmanlı) deniyormuş, çok güldüm. En güzeli de, salonda odun sobası çıtır çıtır. Manu'nun "paraya kıydım aldım gitti" diyerek kutudan çıkarttığı Bose marka ses sistemini de bağlayınca keyfimize diyecek kalmadı. Ev güzel hakikaten; bahçe falan oturmuş, ağaçlar büyük, çiçekler gürbüz. Güle güle otursunlar, ilerde "yiğenim, senin odayı ben boyadıydım" falan derim çocuklarına :) Bunun da ingilizcesi pek o kadar sevimli olmuyor. Tabii..

Ev-kurmak güzel birşey, yaratmak.. Hele insan kendi elleriyle yapınca. Hele arkadaşlarla güle-oynaya yapınca. İçimde bir inşaat işçisi mi yatıyor, bilmiyorum. Sanmıyorum! Her şeyden hemencecik usandığımı düşünürsek, benim başladığım inşaat bitmez. Tabii..

Gece oldu, iş bitti. Sobanın karşısındaki yerimi aldım. Henüz kış sayılır burda, tavanlar da yüksek. Ev de oldukça soğuk. Flo dalga geçiyor "sen kedi olarak yaratılacakmışsın, son dakikada karışıklık olmuş, insan olmuşsun" diye. Doğru valla! En sevdiğim şey, ben sıcak ve rahat bir ortamda uyuklayayım, çevremdekiler de mırıl mırıl konuşsun, gülüşsün.. Tabii..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder