3 Eylül 2010 Cuma

Bir köy.. Adı: Değişim..


Ege'ye, sadece isminde ilçe sayılabilecek bu köye her gelişimde, sevdiğim ve bağlandığım bir başka şeyin daha yok olduğuna ya da değiştiğine tanık oluyorum. Yazın sonunda, özellikle de zamanın duracak kadar ağır geçtiği öğle-sonralarında, insan daha çok farkına varıyor bu değişimin.

Zaten genel olarak bir zamanlar herşey bambaşkaydı; şimdikinden çok daha güzel, çok daha güler yüzlü, çok daha canlıydı. Yol asfalt değil toprakken, toz içinde kalırdık ama ne yazar, günde 2 araba bile geçmezdi ki zaten. Şimdi has kalite asfalt, hız yapan şuursuzların ezdiği kedi-köpeklere ağlıyoruz. Yolun virajları öyle çoktu ve mide bulantısı ilaçları o kadar azdı ki, bizbizeydik. Dolayısıyla köyün çocuklarıyla büyüdük, onlarla oynadık, bitlendik, yanaklarımız elma elma oldu. Şimdi yolu genişlettiler, iki otel açıldı. Gelen giden bitmiyor. O zamanlar kapılar hep açıktı, balkona serilen sedirlerde uyurduk. Şimdi pencerede bile kilit var. Eskiden elektrik kesilirdi, hep de haftada bir verilen Cousteau belgeselinin saatine denk gelirdi. Şimdi 150 kanalda izleyecek birşey bulamıyoruz. Su her zaman yoktu, doldurulan küvetin içinde yüzdürdüğüm gemilerim vardı. Yeşil tırtıllar, heryeri kaplayan üzüm bağları, kıpkırmızı açan güller vardı, bizi bırakıp nereye göçtüler..

Benimle yaşıt bir çam ağacı vardır evde, dedem dikmiş. Ananem budansın demiş, işten anlamayan geri zekalının biri ağacın kolunu kanadını kırmış. Daha da kötüsü, kurudu sanıp Semo'mun üzerindeki ardıçı dibinden kesmiş. Çok ağladım ama ne yazar, giden gitmiş.. Bağlandığım şeyler bunlar, canlı olmalarının ötesinde, 2 aylık bebekken getirildiğim bu köyde benimle büyüdükleri, hep benimle oldukları için. Değişen, değiştikçe de beni korkutan dünyada sabit duran noktalarım bunlar. Tüm değerlerim, inançlarım bu tip şeyler üzerine kurulu. Ardı arkasına kaybediyorum.. Kötü bir düş görmek gibi bu, gittikçe daha da kötüleşiyor..

1 yorum: